AKABZ (Örf-Adet, Xabze'nin Abazalardaki karşılığı)
KONUŞMA VE OTURMA
• Oturup kalkmanın, yolda yürümenin,selam alıp vermenin, eve girip çıkmanın, geleni gideni karşılamanın, uğurlamanın, hal hatır sormanın, topluma yada topluluğa katılıp ayrılmanın, insan ağırlamanın, gönül almanın, konuşmanın ve dinlemenin de bir usûlü, adabı vardı.
• Yürüme ve oturma düzeninde sorumluluk taşıyan yerler olduğundan, gidilen yerde rasgele oturulmazdı. Bu yerlere o yükümlülüğü taşıyabileceklerin yöneltilmesine özen gösterilirdi.
• Konuşurken yüksek sesle, tehdit edervari konuşulmaz, el-kol haraketleri yapılmaz, biri konuşurken diğerleri susardı.
• Her şey açık görüşülür, fısıldaşılmaz, en doğru görüş ve bilgi bile nezaketle, tevazu içinde sunulurdu.
• Mevcutların hal-haraketleri, mimikleri dahil hepsi değerlendirilir, herkese konuşma fırsatı verilmeye çalışılırdı.
• Böylesi toplu oturumlarda konuşacakları ve konuşulanları değerlendirecek ehil biri olurdu.
• Ciddi konuların ele alınmasında bunlar daha dikkatle uygulanır, sohbet yada eğlence amaçlı olanlar da daha esnek davranırlardı.
• Misafir yada gelenlerin karşılanmasında ilgi önce yabancıya (biraz resmi şekilde) gösterilir, daha sonra yakınlık derecesine göre diğerlerine daha sıcak ve samimi davranılırdı.
• Karşılaşmalarda el ve yanak yanağa öpüşülmezdi. Kucaklaşma ve tokalaşmalarda kendine özeldi. Akrabalar arasında bile göğüs göğüse gelinmezdi.
• Eve girerken; öncelik kadının, çıkarken erkeğindi.
• Kadının arkadan yürütülmesi sürüklendiği, önden yürütlmesi sürüldüğü anlamına gelirdi.
• Beraber olunan yada karşılaşılan kadın- kız yalnızsa, elinde birşey varsa alınır ve evine kadar refakat edilirdi.
• Tanışmalarda küçüğü yada misafiri büyük takdim ederdi, büyüğe tanıtılmamışsa ve tanımıyorsa kendini tanıtmasını yada tanıtılmasını isterdi.
• Kişi kendini soyunun adıyla tanıtır yada tanıtılırdı. Gerekiyorsa baba adı da söylenirdi. Bilinmiyorsa köyü, boyo ve adı mevzu edilirdi. Sorulursa dayı tarafı da söylenirdi.
• İsim kullanırken aile adı (soy adının) dışında Ağa, Efendi, Bey gibi takılar kullanılmazdı.
• Selamlaşmada; küçük gelir, büyüğün elini iki eliyle tutar yada toparlanarak kendini büyüğüne hissettirir ve büyükte kendisini selamlayarak geçişirlerdi..
• Yolda yan yana yürürken, karşıdan bakıldığında: İki kişiyken büyük solda, küçük sağda, yani 1-2. Üç kişi olunca büyük ortada, küçüğü sağda, daha küçük olan solda; yani 3-1-2.. Dört kişi ve daha fazla olunca 3-1-2-4-5 diye sıralanır; sıra genelde üç veya dördü geçmez di.
• Merhabalaşmak, hal-hatır sormakta büyüğe dönüktü; fakat, gelinenlerin gelenlere yönelmeleride bir nezaket gereğiydi. (Bısım: Ev sahibi, Xeğarey: yabancı olmayan oralı, Xame:yabancı, Haça: misafir) ilişkilerinde olduğu gibi.
Bıc'ra Saim TUÇ
KONUŞMA VE OTURMA
• Oturup kalkmanın, yolda yürümenin,selam alıp vermenin, eve girip çıkmanın, geleni gideni karşılamanın, uğurlamanın, hal hatır sormanın, topluma yada topluluğa katılıp ayrılmanın, insan ağırlamanın, gönül almanın, konuşmanın ve dinlemenin de bir usûlü, adabı vardı.
• Yürüme ve oturma düzeninde sorumluluk taşıyan yerler olduğundan, gidilen yerde rasgele oturulmazdı. Bu yerlere o yükümlülüğü taşıyabileceklerin yöneltilmesine özen gösterilirdi.
• Konuşurken yüksek sesle, tehdit edervari konuşulmaz, el-kol haraketleri yapılmaz, biri konuşurken diğerleri susardı.
• Her şey açık görüşülür, fısıldaşılmaz, en doğru görüş ve bilgi bile nezaketle, tevazu içinde sunulurdu.
• Mevcutların hal-haraketleri, mimikleri dahil hepsi değerlendirilir, herkese konuşma fırsatı verilmeye çalışılırdı.
• Böylesi toplu oturumlarda konuşacakları ve konuşulanları değerlendirecek ehil biri olurdu.
• Ciddi konuların ele alınmasında bunlar daha dikkatle uygulanır, sohbet yada eğlence amaçlı olanlar da daha esnek davranırlardı.
• Misafir yada gelenlerin karşılanmasında ilgi önce yabancıya (biraz resmi şekilde) gösterilir, daha sonra yakınlık derecesine göre diğerlerine daha sıcak ve samimi davranılırdı.
• Karşılaşmalarda el ve yanak yanağa öpüşülmezdi. Kucaklaşma ve tokalaşmalarda kendine özeldi. Akrabalar arasında bile göğüs göğüse gelinmezdi.
• Eve girerken; öncelik kadının, çıkarken erkeğindi.
• Kadının arkadan yürütülmesi sürüklendiği, önden yürütlmesi sürüldüğü anlamına gelirdi.
• Beraber olunan yada karşılaşılan kadın- kız yalnızsa, elinde birşey varsa alınır ve evine kadar refakat edilirdi.
• Tanışmalarda küçüğü yada misafiri büyük takdim ederdi, büyüğe tanıtılmamışsa ve tanımıyorsa kendini tanıtmasını yada tanıtılmasını isterdi.
• Kişi kendini soyunun adıyla tanıtır yada tanıtılırdı. Gerekiyorsa baba adı da söylenirdi. Bilinmiyorsa köyü, boyo ve adı mevzu edilirdi. Sorulursa dayı tarafı da söylenirdi.
• İsim kullanırken aile adı (soy adının) dışında Ağa, Efendi, Bey gibi takılar kullanılmazdı.
• Selamlaşmada; küçük gelir, büyüğün elini iki eliyle tutar yada toparlanarak kendini büyüğüne hissettirir ve büyükte kendisini selamlayarak geçişirlerdi..
• Yolda yan yana yürürken, karşıdan bakıldığında: İki kişiyken büyük solda, küçük sağda, yani 1-2. Üç kişi olunca büyük ortada, küçüğü sağda, daha küçük olan solda; yani 3-1-2.. Dört kişi ve daha fazla olunca 3-1-2-4-5 diye sıralanır; sıra genelde üç veya dördü geçmez di.
• Merhabalaşmak, hal-hatır sormakta büyüğe dönüktü; fakat, gelinenlerin gelenlere yönelmeleride bir nezaket gereğiydi. (Bısım: Ev sahibi, Xeğarey: yabancı olmayan oralı, Xame:yabancı, Haça: misafir) ilişkilerinde olduğu gibi.
Bıc'ra Saim TUÇ