*
#KELOĞLAN ve TUZ ÖLÇEĞİ#
*
Bir varmış bir yokmuş. Allahın kulu çokmuş. Çok demesi günahmış.
Memleketin birinde bir keloğlan’la yaslı annesi varmış. Annesi "Kel oğlum, kelem oğlum, dünyaya es oğlum" diyerek oğlunu severmiş. Keloğlan da annesini sever sayarmış.
Annesi bir gün keloğlan’a seslenmiş:
Oğlum, tuz ölçeğimiz kirildi. Git çarsıdan yenisini al getir, demiş. Keloğlan:
Aman anne... Ne gerek var. Yemeğe göz kararı yağ, el kararı tuz at, demiş. Annesi kızmış:
--Keles oğlan...Bırak tembelliği. Haydi doğru çarsıya. Tuz ölçegini al getir. Ne alacağını unutma. Yolda giderken "kırıldı, kırıldı" diye söylenirsen unutmazsın demiş.
Keloğlan’ın tembelliği üstündeymiş. Hımbıl hımbıl söylenerek yola düşmüş.
Kırıldı...Kırıldı.
Balıkçılara yol kenarındaki derede avlanıyorlarmış. Keloğlan’ın söylenişine bakarak kendileriyle alay ediyor sanmışlar. Bağırıp çağırmışlar:
--Keloğlan...Sen bizimle dalga geçiyorsun, hiç öyle denir mi?
--Ne diyeceğim ya?
--Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah, diyeceksin.
Keloğlan çok üzülmüş. Balıkçılardan öğrendiği gibi söylenerek yoluna devam etmiş.
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Çok gitmeden önüne bir cenaze çıkmış. Cenazeyi evin kapısından yeni çıkarıyorlarmış. Keloğlan tabuta bakarak söylenmeye devam ediyormuş.
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Ölenin akrabası Keloğlan’ı duymuş. Koşup kulağına yapışmış. Kıvırdıkça kıvırmış. Sonra bağırmış:
--Ölünün arkasından böyle söylemeye utanmıyor musun ?
--Ne demem gerekiyor?
--Allah rahmet eylesin, denir.
--Peki, şimdiden sonra öyle diyeceğim.
Keloğlan ezilip büzülerek yola devam etmiş. Bir yandan da söyleniyormuş.
Allah rahmet eylesin.
Allah rahmet eylesin.
O gün her nasılsa domuzun biri yolunu sasırmış, kasabanın içine kadar girmiş. Koca bir köpek domuzu tutup boğmuş. Domuz yerde debelenip son nefesini veriyor, köpek de yalanıyormuş. Keloğlan da durmadan söyleniyormuş:
Allah rahmet eylesin.
Allah rahmet eylesin.
Oradan geçmekte olan biri Keloğlan’ı duymuş. İyice sinirlenip basmış tokat:
--Budala oğlan. Kafanda saçın yok, içinde akil yok. Domuza rahmet okunur mu?
--İt dişi domuz derisine, diyeceksin.
--Sağol amca. Bundan sonra öyle derim.
Keloğlan yoluna devam etmiş. Bir yandan da söyleniyormuş:
İt dişi domuz derisine.
İt dişi domuz derisine
Yolun kenarındaki küçük bir kulübede bir ayakkabı tamircisi varmış. Tamirci pençe yapacağı bir çizmenin altını bir türlü sökemiyormuş. En sonunda tutmuş çizmenin ökçesini ağzına alarak çekip çıkarmaya çalışmış. Tam bu sırada Keloğlan söylenerek geçiyormuş:
İt dişi domuz derisine
İt dişi domuz derisine
Tamirci fırlayıp elindeki çekici bizimkine yapıştırmış:
--İt dişi senin ağzındadır. Utanmaz mısın benimle alay etmeye?
--Amca, sana demedim.
--Kes...Kolay gelsin. Asil çek kopsun, diyeceğin yerde, alay ediyor, bir de uzatıyor.
Çekiçten sonra paparayı da yiyen Keloğlan başını tuta tuta yola devam etmiş. Bir taraftan da söyleniyormuş:
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Sapanla kus peşinde kosan yaramazın biri bir evin camlarını kırmış. Çocuğun babası kızmış. Yaramazın kulağını tutmuş, "Elin camlarını niye taşladın" diye azarlıyormuş. Keloğlan öfkeli babaya bakarak söylenmiş:
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Baba oğlunun kulağını bırakmış. Koşup Keloğlan’ın kulağına yapışmış.
--Kolay gelsin ha. Kopsun ha. Kolaymıymıs?
Keloğlan acı ile bağırmış
--Amca...Bırak kulağımı. Sana demedim.
--Bırak numarayı. Aklınca dalga geçeceksin. Etme ağam, bırak ağam, desen ne olurdu?
Keloğlan kulağını kurtarıp tabanları yağlamış. Bir yandan da yine söyleniyormuş:
Etme ağam. Bırak ağam.
Etme ağam. Bırak ağam.
O gün kasabada bir kuduz köpek ölmüş. Ortalığı kokutmuş. Adamın biri sürükleyip bir çukura atmaya çalışıyormuş. Çukura attıktan sonra üstüne kireç atıp gömecekmiş. Adam koca köpeği güçlükle sürüklemeye çalışırken Keloğlan çıkagelmiş. Bir yandan da durmadan söyleniyormuş:
Etme ağam. Bırak ağam.
Etme ağam. Bırak ağam.
Adam köpeği olduğu yerde bırakıp Keloğlan’a saldırmış. Vurmuş. Vermiş veriştirmiş.
--Utanmaz kel. Akilsiz kel. Köpeğe merhamet dilenir mi? Öf ne pis kokuyor, de geç git.
Keloğlan adamın elinden kaçıp kurtulmuş. Bir yandan başına gelenleri düşünüyor bir yandan başına gelenleri düşünüyor bir yandan da söyleniyormuş:
Öf... Ne pis kokuyor.
Öf... Ne pis kokuyor.
Yol üstünde bir hamam varmış. Genç bir kadın hamamdan çıkmış, hoş kokular sürünüp evine dönüyormuş. Bizim ki de söyleniyormuş:
Öf... Ne pis kokuyor.
Öf... Ne pis kokuyor.
Kadın kendisine lâf atıldığını sanmış. Koşup yakalamış. Öfkeden zangır zangır titreyerek ağzına yüzüne vurmaya başlamış...
--Budala kel kafalı... Laf atmaya utanmıyor musun? Senin kafanı kıracağım.
--Ablacıgım dur. Kıracağım dedin de aklıma geldi. Bizim tuz ölçüsü kirildi. Gidip çarsıdan alacağım.
Keloğlan böyle deyip bir dükkâna girmiş. Kadın ardından baka kalmış.
Keloğlan elinde TUZ ÖLÇÜSÜYLE eve dönmüş.
Bu masalda burada bitmiş .
#KELOĞLAN ve TUZ ÖLÇEĞİ#
*
Bir varmış bir yokmuş. Allahın kulu çokmuş. Çok demesi günahmış.
Memleketin birinde bir keloğlan’la yaslı annesi varmış. Annesi "Kel oğlum, kelem oğlum, dünyaya es oğlum" diyerek oğlunu severmiş. Keloğlan da annesini sever sayarmış.
Annesi bir gün keloğlan’a seslenmiş:
Oğlum, tuz ölçeğimiz kirildi. Git çarsıdan yenisini al getir, demiş. Keloğlan:
Aman anne... Ne gerek var. Yemeğe göz kararı yağ, el kararı tuz at, demiş. Annesi kızmış:
--Keles oğlan...Bırak tembelliği. Haydi doğru çarsıya. Tuz ölçegini al getir. Ne alacağını unutma. Yolda giderken "kırıldı, kırıldı" diye söylenirsen unutmazsın demiş.
Keloğlan’ın tembelliği üstündeymiş. Hımbıl hımbıl söylenerek yola düşmüş.
Kırıldı...Kırıldı.
Balıkçılara yol kenarındaki derede avlanıyorlarmış. Keloğlan’ın söylenişine bakarak kendileriyle alay ediyor sanmışlar. Bağırıp çağırmışlar:
--Keloğlan...Sen bizimle dalga geçiyorsun, hiç öyle denir mi?
--Ne diyeceğim ya?
--Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah, diyeceksin.
Keloğlan çok üzülmüş. Balıkçılardan öğrendiği gibi söylenerek yoluna devam etmiş.
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Çok gitmeden önüne bir cenaze çıkmış. Cenazeyi evin kapısından yeni çıkarıyorlarmış. Keloğlan tabuta bakarak söylenmeye devam ediyormuş.
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Biri çıktı, biri daha çıkar inşallah
Ölenin akrabası Keloğlan’ı duymuş. Koşup kulağına yapışmış. Kıvırdıkça kıvırmış. Sonra bağırmış:
--Ölünün arkasından böyle söylemeye utanmıyor musun ?
--Ne demem gerekiyor?
--Allah rahmet eylesin, denir.
--Peki, şimdiden sonra öyle diyeceğim.
Keloğlan ezilip büzülerek yola devam etmiş. Bir yandan da söyleniyormuş.
Allah rahmet eylesin.
Allah rahmet eylesin.
O gün her nasılsa domuzun biri yolunu sasırmış, kasabanın içine kadar girmiş. Koca bir köpek domuzu tutup boğmuş. Domuz yerde debelenip son nefesini veriyor, köpek de yalanıyormuş. Keloğlan da durmadan söyleniyormuş:
Allah rahmet eylesin.
Allah rahmet eylesin.
Oradan geçmekte olan biri Keloğlan’ı duymuş. İyice sinirlenip basmış tokat:
--Budala oğlan. Kafanda saçın yok, içinde akil yok. Domuza rahmet okunur mu?
--İt dişi domuz derisine, diyeceksin.
--Sağol amca. Bundan sonra öyle derim.
Keloğlan yoluna devam etmiş. Bir yandan da söyleniyormuş:
İt dişi domuz derisine.
İt dişi domuz derisine
Yolun kenarındaki küçük bir kulübede bir ayakkabı tamircisi varmış. Tamirci pençe yapacağı bir çizmenin altını bir türlü sökemiyormuş. En sonunda tutmuş çizmenin ökçesini ağzına alarak çekip çıkarmaya çalışmış. Tam bu sırada Keloğlan söylenerek geçiyormuş:
İt dişi domuz derisine
İt dişi domuz derisine
Tamirci fırlayıp elindeki çekici bizimkine yapıştırmış:
--İt dişi senin ağzındadır. Utanmaz mısın benimle alay etmeye?
--Amca, sana demedim.
--Kes...Kolay gelsin. Asil çek kopsun, diyeceğin yerde, alay ediyor, bir de uzatıyor.
Çekiçten sonra paparayı da yiyen Keloğlan başını tuta tuta yola devam etmiş. Bir taraftan da söyleniyormuş:
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Sapanla kus peşinde kosan yaramazın biri bir evin camlarını kırmış. Çocuğun babası kızmış. Yaramazın kulağını tutmuş, "Elin camlarını niye taşladın" diye azarlıyormuş. Keloğlan öfkeli babaya bakarak söylenmiş:
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Kolay gelsin. Asil çek kopsun.
Baba oğlunun kulağını bırakmış. Koşup Keloğlan’ın kulağına yapışmış.
--Kolay gelsin ha. Kopsun ha. Kolaymıymıs?
Keloğlan acı ile bağırmış
--Amca...Bırak kulağımı. Sana demedim.
--Bırak numarayı. Aklınca dalga geçeceksin. Etme ağam, bırak ağam, desen ne olurdu?
Keloğlan kulağını kurtarıp tabanları yağlamış. Bir yandan da yine söyleniyormuş:
Etme ağam. Bırak ağam.
Etme ağam. Bırak ağam.
O gün kasabada bir kuduz köpek ölmüş. Ortalığı kokutmuş. Adamın biri sürükleyip bir çukura atmaya çalışıyormuş. Çukura attıktan sonra üstüne kireç atıp gömecekmiş. Adam koca köpeği güçlükle sürüklemeye çalışırken Keloğlan çıkagelmiş. Bir yandan da durmadan söyleniyormuş:
Etme ağam. Bırak ağam.
Etme ağam. Bırak ağam.
Adam köpeği olduğu yerde bırakıp Keloğlan’a saldırmış. Vurmuş. Vermiş veriştirmiş.
--Utanmaz kel. Akilsiz kel. Köpeğe merhamet dilenir mi? Öf ne pis kokuyor, de geç git.
Keloğlan adamın elinden kaçıp kurtulmuş. Bir yandan başına gelenleri düşünüyor bir yandan başına gelenleri düşünüyor bir yandan da söyleniyormuş:
Öf... Ne pis kokuyor.
Öf... Ne pis kokuyor.
Yol üstünde bir hamam varmış. Genç bir kadın hamamdan çıkmış, hoş kokular sürünüp evine dönüyormuş. Bizim ki de söyleniyormuş:
Öf... Ne pis kokuyor.
Öf... Ne pis kokuyor.
Kadın kendisine lâf atıldığını sanmış. Koşup yakalamış. Öfkeden zangır zangır titreyerek ağzına yüzüne vurmaya başlamış...
--Budala kel kafalı... Laf atmaya utanmıyor musun? Senin kafanı kıracağım.
--Ablacıgım dur. Kıracağım dedin de aklıma geldi. Bizim tuz ölçüsü kirildi. Gidip çarsıdan alacağım.
Keloğlan böyle deyip bir dükkâna girmiş. Kadın ardından baka kalmış.
Keloğlan elinde TUZ ÖLÇÜSÜYLE eve dönmüş.
Bu masalda burada bitmiş .